Blog Arşivi

Toplam Sayfa Görüntüleme

Navigation

Radyonun Bitmeyen Egemenliği

Prof. Dr. Sedat Cereci / Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi




Gazete, dergi, radyo ve televizyondan oluşan kitle iletişim aracı denilen araçlar, toplumsal gereksinimler sonucunda ortaya çıkmış, ancak bireylerin kişisel gereksinimlerini de karşılayan araçlardır. İnsanların bilgi, düşünce ve duygu gereksinimlerine karşılık vermeyi amaçlayan kitle iletişim araçları, yaptıkları yayınlarla toplumsal çeşitliliği de yansıtan toplumsal aynalar olarak çalışmaktadır. Temelde toplumun haber, eğitim ve eğlence gereksinimlerini karşılamak üzere yayın yaptığı varsayılan kitle iletişim araçları, yayınlarında haberden genel kültür bilgilerine, eğlence unsuru içeren ürünlerden teknik bilgilere kadar geniş bir ileti bütününe yer vermektedir. Radyo da kitle iletişim araçlarının en etkinlerinden biri olarak insanların yaşamına girmiş araçlardan biridir (Appell ve Appell, 1965, 539).

Yirminci yüzyılın başlarında, elektromanyetik dalgalar aracılığıyla insanlara seslenen ilk kitle iletişim aracı olan radyo, yalnızca sese dayalı tekniğiyle büyük kitleler üzerinde güçlü bir etki oluşturmuş; dinleyicilerin duygu dünyalarından zihinsel süreçlerine kadar geniş bir alanda egemenlik kurmuştur. Radyo yayınının temelini oluşturan sözlü materyallerin içten yaklaşımı, dinleyicilerin kısa sürede radyoyu yaşamlarındaki yakın bir konuma taşımalarına neden olurken, radyonun çok uzaklardaki sesleri insanların yanı başlarına taşıyan tekniği ve söz temeli üzerine kurulmuş düşünsel ve bilgiye dayalı içeriği de güçlü bir güven oluşmasını sağlamıştır. Bu nedenle radyo, ilk yayınlarından başlayarak önemli haberlerin, yaşamsal duyuruların, toplumsal gelişmelerin, devrimlerin, büyük hayallerin, dostlukların, içtenliğin, güvenin aracı olarak kullanılmıştır. Orgeneral Kenan Evren, 12 Eylül 1980 günü sabahında TRT Radyosu’nda yayınlanan açıklamasında; “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içindedir. Anayasal kuruluşlar tezat ve suskunluğa bürünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti kurtaracak lüzumlu tedbirleri alamamışlardır...” diye söze başlamıştır. Devamında bu nedenlerle parlamento ve hükümetin feshedildiğini, parlamento üyelerinin dokunulmazlıklarının kaldırıldığını, bütün ülkede sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı başladığını duyurmuştur. Duyuru tüm ülkede, sesle ülkenin üzerinde egemenlik kuran bir gücün varlığı olarak algılanmıştır.


Orgeneral Evren, başka bir araçla bu denli çabuk ve etkili açıklama yapma olanağı bulunmadığı için radyodan Türk halkına seslenme yolunu seçmiştir. Çünkü radyo; 20. yüzyılda kullanılan tüm iletişim araçları içinde bir iletiyi en hızlı biçimde aktarabilme yeteneğine sahip, aynı zamanda güven verme, kalıcılık ve anlama açısından da diğerlerine oranla ayrıcalığı bulunan araçtır. Çağdaş radyo yayıncılığının koşulu olan güncellik ve olayları izleme; dinamizmi, hızlı davranmayı ve etkinliği de beraberinde getirmektedir (Cereci, 1987, 18). Radyo, askeri darbe veya savaş gibi olağanüstü toplumsal gelişmelerin duyurulmasında her zaman öncelik taşıyan kitle iletişim aracı olma özelliğine sahiptir.
Savaşlar veya devrimler ya da darbelerin duyurusu için en elverişli araç olmasına karşın radyo, insan, devlet ve demokrasi üçlüsü arasında da iletilerin en etkin biçimde taşındığı, yurttaşların inandırılarak demokrasinin içine çekilmesini sağlayan bir araçtır. Radyonun, insanın yüreğine seslenen içten iletileri ve iletilerinden elde edilen düşünsel ve ussal sonuçlar insanların demokrasiye inanmalarını ve demokratik yapı içinde yer almalarını kolaylaştırmaktadır (Landry, 1940, 626). Savaş, devrim, darbe sonrası dönemlerde de insanların teskin edilmesi, koşullara uyarlanması, dinlendirilmesi, uygun yolların gösterilmesi, uzlaşmanın, anlaşmanın sağlanması için de en elverişli araç olarak radyo kullanılmaktadır.

Ses tekniği üzerinde biçimlenen, söz temeline dayalı yayınlarla insanlara seslenen radyo; teknik yapısındaki elektronik donanımlarla ve iletilerinin çok uzak coğrafyalara aktarılmasını sağlayan elektromanyetik dalgalarla yaşamın tüm seslerini insanlara taşırken, küçük gövdesinden çıkan çok sayıda sesle insanlık tarihinin ilk büyülü kutusu olma ayrıcalığını elde etmiştir. Sürekli gelişen iletişim teknolojisi, radyo yayınlarını da kısa mesafeli analog yayınlardan artık dünyanın her köşesine duyurulabilen sayısal yayınlara kadar taşımıştır. Binlerce radyo ve televizyon kanalının frekansları ve yayınlarıyla kalabalık bir ortama dönüşen atmosfer radyo yayınlarını, ilk dönemlerinden daha az olmayan bir hareketlilikle dünyanın bir yanından diğer yörelerine taşımaktadır.

İnsanlardan veya nesnelerden yayılan sayısız ses atmosferde dolaşmakta, kaynağından çıkan seslerin uzayda yok olup gittiğiyle ilgili bulgu bulunmamakta, bazı bilim adamları, seslerin sonsuza değin uzayda kaybolmadığı savıyla çalışmaktadır. Mekanik titreşimler tarafından çıkarılan ses, radyo yayıncılığının temelini oluşturmakla birlikte, sesi atmosfere yayan radyo da, oluşturulmuş iletiye karşı inandırma ve gerekirse harekete geçirme niteliğini de taşımaktadır (Aziz, 2002, 63). Bu nedenle kritik siyasi, toplumsal gelişmelerin radyo aracılığıyla duyurulması yöntemi hemen hemen bütün toplumlarda gelenekselleşmiştir.

Radyo yayınları bir yandan çağdaş teknolojilerle kendini yenilerken, bir yandan da öğrencilerden ev kadınlarına, şirket yöneticilerinden inşaat işçilerine kadar herkesin yaşamındaki bir günü doldurabilen içerikle insanların yaşamındaki etkin konumunu korumaktadır. Bir insanın bir gün içinde gereksinim duyduğu tüm bilgi, düşünsel ve duygusal gereksinimleri dikkate alarak hazırladığı yayınlarla insanın yaşamını donatan, fizikötesi eksiklerini gideren bir araç olan radyo, bir tür yol gösterici veya öğreten olarak da insanların yaşamında vazgeçilmez bir yer tutmaktadır (Sayre, 1941, 305).

Başkalarına bir an önce ulaştırılması gereken veya iyi anlaşılıp eyleme geçirilmesi gereken iletisi olan çok kişi, iletisini aktarabilmek için radyoyu araç olarak seçmektedir. Çünkü radyo yayınındaki her ses, insanı beyninden kavrayan, varlığının derinliğine inen bir etkiyle etkilemektedir. Bir saniyelik bir kapı kapanması efektinin bile çok önemli olduğu radyo yayını; insanın imge dünyasında yepyeni bir atmosfer oluşturan, insan beynine giden kodların orada ayrıntılarıyla çözülüp uzun süre kalmasını sağlayan niteliğe sahiptir (Tözem, 1943, 7). Yirmibirinci yüzyılın ikinci yarısından sonra yaygınlaşan iletişim ve bilgi teknolojilerinin etkilerinden daha çok beyin işlevi gerektiren radyo yayınlarının etkisi, insan beyninin daha uzun süreyle eyleme katılması nedeniyle kalıcılık süresi daha uzun bir etki olarak kendini göstermektedir.
Ayrıntılarıyla tasarlanmış disiplinli bir metin yazımıyla başlayan radyo yayıncılığı, anlaşılabilir konuşmanın, doğru söz söylemenin de yetkin örneklerini vermektedir. Yeterli bir soluk alarak istenilen güzel bir sesi, doğru bir söylenişi ve iyi bir boğumlandırmayı elde ederek konuşmak, kitlelere söz söyleyebilmek için yeterli olmamaktadır. Anlayışlı bir dinleyici topluluğu için, yalnızca güzel bir sesi, doğru bir söylenişi ve iyi bir boğumlandırmayı dinlemek yeterli değildir. Dinleyenler için bilincinde iz bırakması gereken sözlerin taşıdığı anlam önemlidir ve dinleyenler konuşanı bunun için dinlemek istemektedir (Şenbay, 1992, 109). Radyo, dinleyenlerin beklentisini karşılayan, iz bırakan sözleri söylemeyi başarmaktadır.

Radyo, inandırıcı niteliği nedeniyle öğrenmeyi, davranış belirlemeyi, davranış değişikliğini de sağlayan bir araçtır. Radyonun yönlendirici gücü, kişisel düşünce ve davranışlar üzerinde etkili olduğu gibi, toplumsal tutumlar ve davranışları de etkilemektedir. İnsanların, bulundukları her yerde (arabada, iş yerinde, arazide) radyo dinleme olanağına sahip olması, bir yandan onların yaşamdan soyutlanmadan yaşama katılmalarını sağlarken, bir yandan da toplumsal davranışların yönlendirilmesini kolaylaştırmaktadır (Geer ve Geer, 2003, 81).
Dinleyicilerin imge dünyasında, duydukları seslerle kendilerine özgü hayaller geliştirmelerini sağlayan radyo, doğrudan insanların tinsel dünyalarına seslenmesi nedeniyle psikolojik etkisi güçlü bir araçtır. Radyodan duyulan her bir sözcük, bir şifre olarak beyinde çözülmekte, şifrenin anlattığı anlam dinleyen kişinin birikimine, deneyimlerine, yaşamdan beklentilerine, planlarına, düşlerine göre hayal olarak kişinin imge dünyasında canlanmaktadır. Radyo dinleyen kişi, radyodan aldığı esinlerle kurduğu hayallerin içine yolculuk etmekte, bu yolculuk sırasında öğrenmekte, düşünmekte, hissetmektedir.

Televizyonun günübirlik program yapım çalışmalarına karşın, radyoculuğun temel ilkelerinden olan arşivleme geleneği, arşiv bilgilerine dayanarak program yapma alışkanlığı, radyonun güvenilirliğinin ve bilgiyle beyinlere işlenen kalıcılığının temelini oluşturmaktadır (Öngören, 1987). Psikolojik etkileri açısından insanın imge dünyasına seslenen radyo, program konusu ne olursa olsun, program metni yazımına mutlaka belgelere dayalı bilgilerle başlamakta, programlarını sağlam temeller üzerine oturtmaktadır. Bu özelliği nedeniyle de, atmosferi kaplayan ileti yoğunluğu içerisinde, temellerinin sağlamlığından ötürü ayrı bir etki göstermektedir.

Pek çok psikolojik etkiye neden olan radyo, toplumbilimsel açıdan da toplumsal devrimlerin ve değişimlerin kaynağını oluşturabilen güce sahip bir araçtır. Evlerden işyerlerine, hastanelerden hapishanelere kadar her yerdeki insanlara ulaşma olanağını yakalayan radyo, insanı kavrayan yayınlarıyla insanlar için yaşamsal önemini korumaktadır. (Beuick, 1927, 617). Teknolojinin tüm çekici ürünlerine karşılık, bir teknik klasiği olan radyonun insanların yaşamındaki yeri ve egemenliği insanlar yaşadıkça sürmektedir.


Kaynaklar

  1. APPELL, Morey ve APPELL, Clara (1965). “Broadcasting”. JOURNAL of MARRIAGE and the FAMILY. Vol. 27. No: 4. S.537-540.
  2. AZİZ, Aysel (2002). RADYO YAYINCILIĞI. 2. Basım. Ankara: Nobel.
  3. BEUICK, Marshall D. (1927). “The Limited Social Effect of Radio Broadcasting. The AMERICAN JOURNAL of SOCIOLOGY. Vol. 32. No: 4. S. 615.622.
  4. CERECİ Sedat (1987). RADYODA CANLI YAYINDAN BANT YAYINA GEÇİŞ. Basılmamış Yükseklisans Tezi. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon Bölümü.
  5. GEER, John G. ve GEER, James H. (2003).”Remembering Attack ADS: An Experimental Investigation of Radio”. POLITICAL BEHAVIOR. Vol. 25. No: 1. S. 69-95.
  6. ÖNGÖREN, Mahmut Tali (1987). Cumhuriyet Gazetesi İstanbul bürosunda Ağustos 1987’de yapılan görüşme.
  7. SAYRE, Jeanette (1941). “Radio”. The PUBLIC OPINION QUARTERLY. Vol. 5. No: 2. S. 301-305.
  8. ŞENBAY, Nüzhet (1992). SÖZ ve DİKSİYON SANATI. 3. Baskı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
  9. TÖZEM, Kemal (1943). “Efekt”. RADYO DERGİSİ. Cilt:2, Sa: 22, Eylül 1943, s: 7.
Paylaş

kuvvetmiraj

Hiçbir Kuruluşa Bağlı Değildir.Sunduğu Haberler Tamamen Web Sitelerden Harmanlanarak veya Bilgi Birikimimizi Sizlere Sunuyoruz...

Post A Comment: